dur durak demeden...

12 Mart 2014 Çarşamba

çocuk oyunları
Öyle bir öfkeydi ki içlerindeki dur durak bilmedi. Ağaca, yeşile, sevgiye, insanlığa, var olmaya, özgürlüğe, mutluluğa, insan haklarına, çocuklara, büyüklere, gençlere, evlilere, bekarlara, kendi gibi olmayan, kendinden olmayan herkese ve herşeye o kadar düşmandı ki duramadı. Yolun sonuna doğru gelse bile orasının son durak olduğunu anlayamayacak kadar kör, sağırdı ama asla dilsiz değildi. Söylediği her kelime yılan gibi zehir akıtıyordu insanların içine. "Yapma, etme, kıyma" dediler sanki duvara söylediler. "O daha çocuk çok masum" dediler, kayaya tosladılar. "Sen büyüksün büyük düşün" dediler, küçüldü küçüldüğünü bilmeden. Oysa çocukluğunu hiç yaşamamış, baskılanmış, sevilmemiş bir insan nasıl bilsin çocukları sevmeyi? Hep kahverengiyle çevrelenmişse etrafı nasıl bilsin yeşili sevmeyi? Güç gözünü sarhoş ettikçe nasıl görebilirsin çıplak gerçeği? Göremezsin, bilemezsin, bilmek istemezsin. Aslında o kadar masumaneydi ki niyetimiz sadece gölgesinde yaşlanacağımız ağaçlar istedik, sonbaharda kurumuş yapraklara basmayı, yağmurdan sonra toprak kokusu duymayı istedik. 
çocuklarÇocuklar uçurtmalarını uçursunlar, uçurtmaları tellere takılmasın istedik. Çocuklar çocukça yaşasınlar, büyüklerin oyunlarına alet olmasınlar istedik. Biz sadece çoluk çocuk mutlu ve özgür olmak istedik. 

0 yorum:

Yorum Gönder