Bir çocuk düşünün, Heidi , Şeker kız Candy , He-man ve Voltran
izleyerek büyümüş olsun. Bu çocuğun yaşadıkları travma değilse nedir allasen? Bir
yanda kırlarda, dağlarda umarsızca “halalahaydi halalahaydiiiiiii” diye koşan
Heidi ve onun aşkı Peter, diğer yanda
aşık olduğu çocuk önce ölen, sonra başka bir beyaz atlı prens (yıllardır
hastası olduğum serseri-çekici erkek imajını yaratan) olan Terry’e aşık olan
şeker kız Candy. “Vataşiva kendiiiiiii” şarkısı eşliğinde, yatılı okullarda
despot yöneticilerle ve çirkef, kötü kalpli arkadaşlarla büyüyen Candy ve
Japonların takıntılı kocaman göz algısı sonucu o koca gözlerden arasözden çıkan sular gibi fışkıran
gözyaşları.
Heidi’yi izleyince kız herşeyden keyif alıyor, hiçbirşeyi dert
etmiyor, hoop ertesi gün Candy izliyoruz içimiz şişiyor ağlamaktan. Eeee tabi
bunları izleyerek büyüyen çocuk nolur sonunda? Ergenliği Candy gibi böğürtülü
ağlamalı aşklarla, yetişkinliğe geçişi o Terry gibi çocukların gerçek hayatta
olmadığını anlaması, “elinde sadece Peter gibiler var karizma yok ama iyi çocuk
Allahı var” noktası ile gerçeği görüş ve Heidi kıvamında, bir erkek bulduğu
vakit “halalahaydi halalahaydiiiii diye etekleri zil çalarak neşe saçan ben!
Çok ikircikli bir durum bu. Hayır buradaki koşullarda öyle Peter diyerek yokuş
aşağı koşabileceğm yemyeşil tepeler de yok! Napıcam E-5’te arabaların arasına
dalıp “halalaydi” desem, ya ezilip kalırım kakalak gibi asfalta yapışırım (tam da Peter’i bulmuşken) ya da bir akıl
hastanesinden gelerek beni “anam yavrum delirmiş yavrucak” diye kapatırlar
delilerin arasına. Halbuki ben sadece Heidi izledim.
Bu furya bittikten sonra daha erkeksi çizgi filmler geldi
yerlerine. Ben de bir Voltran
hayranı olmayaydım iyiydi. Tam Peter’ı kabullenmeye hazırken, yine arayışa
geçip “hımmmm bunun yüzü çok güzel, ay bir de romantik mi ne çok kibar”, “ımmm
bu çok entelektüel, bir sürü şey konuşuruz biz bunla”, “abi bu ne seksilik
laaam, o sigara içen ince uzun parmaklarına kurban”, “bunda da karizma 1500,
ımm havalı da bişey” diye tüm bu özellikler tabi ki tek bir adamda
toplanmadığından, herbirinden bu özellikleri alarak bir Voltran oluşturma
isteği oluşunca bünyede işler sarpa sarıyor tabi. Sonunda kafayı çizen ben,
“gölgelerin gücü adına, getir bu adamı tez zamanda karşıma Allahım, dinimiz,
sübhaneke , amin” diyerek dalıyorum uykuma. Allahtan Orko ve Yüzbaşı gibi iki
sağlam dostum var da doğru yolu bulma konusunda yardımlarını esirgemiyorlar. Yoksa
acımasız insanlar tarafından kurgulanan, Clementine gibi azap dolu bir hayat
beni bekliyor olabilirdi.
0 yorum:
Yorum Gönder